2015-10-23





Meherremlik döneminin en has makamlarından biri – Kerbela vaqiesinin başverme nedenlerini araştırmaktır. Önceki behslerimizde kaydettik ki, İmam Hüseyin’in (as) ihtilalinde esas qayələrdən biri – düşünmek özgürlüğünü savunmak oldu. Ve bu özgürlüğü kendi hayatı pahasına koruyan İmam’ın (as) adı ile bağlı olan İlahi hareketi analiz etmek bu açıdan özel önem arz etmektedir.

İki gün ve üç soru

Aşura hareketini analiz edince, temel 3 soruya cevap vermek gerekir:

Aşura neden oldu?

Aşure nasıl oluştu?

Aşuranın ne gibi sonuçları oldu?

Bu 3 soru etrafında pek çok araştırmalar, çok fazla araştırma yapılmış. Ama bu araştırmanın tam dolgun olması için aydınlatıcı çalara dikkat etmek gerekir. İslam tarihinde 2 gün var ki, birinde aydınlatmak ibadetten, diğerinde qemlenmek. Dikkat edelim: İslam tarihinde bir gün bir çöllükdə bir olaylar oluyor ki, sonuçta Rabbimiz Kur’an’da bize dinin kamilləşdiyi gün, nimetlerin tamamlandığı gün, İslam’ın din olarak beğenilen gün gibi bu olayı iletiyor. Bu, Kadir-i Hum günüdür.

İslam tarihinde başka bir gün vardır ki, burada başka dışarıda başka olaylar gerçekleşir. O gün ve o dışlı-biyabanlıq İslam tarihine başka bir isimle düşecek. Önce söz konusu o birinci gün ve o birinci çöllük başka bir özellik taşıyor. Allah tarafından dinin onaylandığında bir gün olarak tarihe düşüyor. Diğer gün ise bambaşka bir gündür. Burada artık İslam’ın sonuna çıkmak isteyenlerin, İslam’ın esaslarını tahrip etmek isteyenlerin karşısına çıkılan bir gündür.

Üç çalar, üç düzlem

İslam düşünürleri bildirir ki, Aşuranı anlamak için 3 çalara, 3 yöne dikkat etmek gerekir. Bunun bir çaları – akıl, əqlaniyyətdir. Yani sorular yönü, sorular çaları. Neden oldu Aşura, nasıl verdı ne gibi sonuçları oldu? Insanın bu konularla ilgili araştırmalar olmalıdır.

Aşuranın diğer çaları – kahramanlık, izzet çaları. Üçüncü çaları – sevgı, sevgi, içten gelen sıcaklık doğurduğu bir çalar. Ve Aşura günü biz yaşanan olayı anlamak istiyorsak, her nokta vardır ki, toxunmalıyıq, gerek kendimize bunlarla ilgili sorular verelim. Ve bu sırada en temel sorulardan biri budur ki, bu 2 gün arasında ne gibi ilişki var. Gadir-i Hum çölünde yaşanan olaylarla Aşura gününde, Kerbela çölünde yaşananlar arasında ne gibi ilişki var? Ne gibi ilişki var ki, olayların birinde Rabbimiz dininin kamillesmesi, nimetlerin tamamlanması konusunda insanlığa bildirim bu birisinde sohbet bundan gider, İmam Hüseyin (as) kendi hareketinin ana qəyəsinin çatdırışında İslam’ın mahiyetinin, gerçek mevcudiyetinin ortadan gitme tehlikesini açıklıyor?

İslam’ın mevcudiyetinin ortadan getmäsi ne demektir? Yani namaz kılan, oruç tutan olmayacaktı? Hayır, zahirde oruç tutanlar da olacaktı, namaz kılanlar da. Hatta Eba Əbdillahın (e) katilleri arasında da zahirde namaz kılanlar vardı. Imamının (e) katili olan namaz kılan … Bundan büyük absürd hayal etmek bile zor! Hatta savaş sırasında İmam Hüseyin’in (as) arkasında Toplamla namaz kılanlar da oldu bu Yezid tör-döküntülerinden. Bundan artık münafıklık olabilir mi?!

Neyin estafeti ötürülürdü

Qayıdaq yaklaşık 1500 yıl önceye. Gadir-i Hum adlı mekanda İmam Hüseyin’in (as) nurani babası – Resûl-i Ekrem (s), nurani babası Ali’nin (as) imametini ilan eder. Ve bu olayı Rabbimiz dinin kamil noktaya yetişmesi, nimetlerin tamamlanması, İslam’ın bir din olarak beğenilmesi gibi tanıtıyor. Hâlâ Kadir-Xumdan önce namaz kılan, oruç tutan yoktu? Nasıl oluyor da, din olgunlaşmış duruma gelir? Ne oldu ki, Kadir-Xumda denir: kamilləşdi, tamamlandı, beğenildi, Aşura günü ise dinin arada gitmesi konusunda söz ediliyor?

Ne oldu ki, bir halde kamilləşmədən konuşuluyor, diğer durumda ise İslam’ın ortadan gitmek tebili vurulur? Neydi İlk durumda bəyənilməyə neden olan, diğer durumda ise dinin ortadan gitmesine neden olan? Bu sorulara cevapla Aşuranın neden gerçekleşmesi cavablanır.

Görünen o ki, zahiri namazın ve zahiri orucun belirleyici önemi yoktur. Namaz ve orucun kendisi ne dinin kamillesmesi, ne dinin nimetlerinin tamamlanmasıdır, ne de İslam’ın din olarak Yüce Allah tarafından bəyənilməsdir. Bunların zahiri mevcudiyeti, zahiri qalmaqlıği İslam’ın esaslarının qalmaqlığı demek değildir. Islamin esası – izzettir, maneviyat ve liyakat. Ve Kadir-i Hum çölünde aslında Əmirəlmömininin (e) imameti ilan suretiyle İslam’ın özülünün, esasının izzet, kişilik, onur, cesaret, maneviyat olması ilan olunurdu ve Hz Peygamber (s) sonra izzeti, onuru, maneviyatı korumak görevi Əmirəlmöminin İmam Ali’ye (as) teslim verilirdi.

Eba Əbdillahın (e) ise Aşura öncesi durumu öyle idi ki, lenetlik Yezid Müslüman toplumunda izzet adına, liyakat adına hiçbir şeyin kalması memnun değildi. Ve önemli nokta şudur ki, bunu teorik olarak değil, pratik olarak hayata geçiriyordu. Izzet, maneviyat estafetinin transferi ile din kamilləşdi, nimet tamamlandı, İslam din olarak insanlık için beğenildi. Yezid (len) ise bu estafetin transferini bilmerre aradan götürmekte kararlıydı. Ve Eba Ebdillah (e) İslam’ın gerçek aradan gitmek tehlikesini görür. Müslüman toplumunda İslam’ın ana prensiplerinden olan izzetin, leyaqetin kaybı tehlikesini görür. Bu tehlike karşısında Eba Ebdillah (e) kendi mübarek vücudunu kurban verir ve böylece İslam’ı kaçınılmaz məhvdən sığortalayır. Yaşamını kurban verir ki, her zaman Müslüman toplumları bu okula bakıp, bundan ibret alsınlar ve toplumda izzet, kişilik, onur, maneviyat gibi değerleri yaşatsınlar.

Akıl ve aşkın birleştiği mekan

Aşura neden oldu? Aşuranın meydana gelmesinin temel nedeni ve temel hedefi, temel gayesi – ümmetin içinde izzetin, liyakat ve kimliğin kaybolmasına izin vermemektir. Ve Eba Əbdillahın – İmam Hüseyin’in (as) “Zillet bizden uzaktır” sloganı o hâl alır ki, izzete halel getirebilecek her şey, kişilik ve onur aşağılamaq olabilecek bir şey – kabul edilemez. Ve tüm azadxah ve kişilikli insanlar için, her zaman ve her bir alan için bu, kalıcı ve sönmez bir derstir.

Aşure nasıl oldu? Aşura – baştanbaşa vücudi sahnelerin bir toplumudur. Aşura – bir vücudi kompozisyondur. Aşura – bir temiz kaynak ki, orada tüm aslı sular ortaya çıkmaktadır. Bir kaynak ki, yüzyıllardır insanlar gelirler bu çeşmeden manevi gıda alırlar. Aşura – bir pak ve nurani Güneş’tir ki, onun saçmasıyla varlık aleminin tüm renkleri ortaya çıkar. Aşura – aklın kendisidir. Aşura – aşkın kendisidir. Aşura – eqlle aşkın birbirine kavuşmasıdır. Aşura – insan kapasitesinin tam realizesi. Aşure bir sahnedir ki, burada akıl zirvədədr, aşk ve muhabbet de zirvededir. Aşura – İNSAN adına ne varsa, onun tezahürüdür. Diller acizdir, kalpler taqətsizdir tarif etsin Aşura günü yaşananları. Kalplerin iktidarı yetmiyor o musibetin nakline … Neyi galiba?

Gedek Aşura sahnesine. Hangi sahneden konuşalım ?! Her adımı, her bakışı, her noktası, her sözü vücudi bir sahnedir Aşuranın.

Ali Ekber (as) sahnesi

Aşura sahnesinde hayranlık eden noktalardan birisi de İmam Hüseyin’in (as) büyük oğlu Hz Ali Ekber’in (as) sahnesidir. Ali Ekber ağanın baba tarafını tanıtdırmağa gerek yok. İmam Hüseyin’in (as) oğlu. Ali’nin (as) ve Bayan Zehra’nın (se) torunu. Resûl-i Ekrem (s) çocuğu.

Ama Ali Ekber ağanın ana tarafı hakkında teberrük için bir bilgi verelim. Ali Ekber’in annesinin babası Urve ibn Mesud adlı bir derin mümin idi. İslam yolunda şehit olan bu insan hakkında Resûl-i Ekrem’in (saa) son derece ilginç deyimi var. Hz Resulullah (saa) şöyle buyurmuştur: “Ben (Mirac sırasında) İsa bin Meryem gözlemledim ve Urve bin Mes’ud, ona herkesten çok benzerdi”.

Bu ne ayıldıcı nokta, bu ne çalar ki, Ali Ekber ağanın babasının babası Hz peygamber (s), annesinin babası ise beşer içinden İsa peygambere (e) en çok benzeyen insan vardı?!

Bir husus da belirtilmelidir ki, Ali Ekber ağanın kendisi Rasûl-i Ekrem’e (s) en çok benzeyen insan vardı. O kadar benziyordu ki, bir kimse, Resûl-i Ekrem (e) hatırlamak istediğinde, gidip Ali Ekber ağaya göz sokardı …

Aşura günü … Bir an yetişir ki, artık İmam Hüseyin (as) Ali Ekber ağaya meydana gitmeye izin verir. Izin verdikten sonra, Eba Ebdillah (e) yavrusuna bir göz atar – Peygamber-i Ekrem’e (s) herkesten çok alıcı yavrusuna. Bakışını düşürür, kövrelir İmam (as). Sonra parmağını göğe tutuyor ve mübarek sakalını eliyle tutuyor ve böylece Rablerine raz-niyaz eder. Aba Ebdillah (e) der ki: “İlahi! Şahid ol ki, bu kavim ile savaşa bir genç yollandı ki, insanlar arasında hilkat, öfke, konuşma açısından Resulullah’a (s) en çok benzer. Her zaman ki, Senin Resulünü (s) görmek şevki bizi bürüyürdü, onun yüzüne bakmak salırdıq … “

Şimdi böyle bir kişi meydana gidiyor. Meydanda olaylar o yere ulaştı ki, Yezid tör-döküntüleri her yandan Ali Ekber ağanın mübarek vücudunu zərbətlədilər. Her taraftan kılıçlar indiriliyor. Diyorlar, Ali Ekber ağa atından sıkı sıkı tutmuştu ki, endilrilən kılıç darbelerinden yere yıxılmasın. Şehadet makamında olan Ali Ekber ağa babası Hüseyin’i (as) sesleyir: “Babacığım, Allahaısmarladık! (Artık) başımın üstüne ceddim Resulullah (s) geldi ve su ile dolu bir camı bana içizdirir”. Aba Ebdillah (e) kendisini yavrusu Ali Ekbere yapıyor. Yüzünü koyar yavrusunun yüzüne, yanağını koyar yanağına. Buyuruyor ki, “Senden sonra, aziz oğlum, vay olsun bu dünyaya”.

İmam Cafer Sadık’tan (as) nakledilmiştir ki, Eba Ebdillah (e) Ali Ekber ağanın mübarek kanından bir avuç alır ve göğe atıyor ve bu kanın bir qetresi de yere dönmez.

Hz Zeyneb (se) sahnesi

Gedek İmam Hüseyin’in (as) kardeşi Hz Zeyneb (sa) sahnesine. Bayaqdan sükut eden Zeyneb (sa) Eba Əbdillahın (e) kız kardeşi, kendi yavruları şehit olunca sesi çıkmıyordu, insanları ruhtan düşürmemek için, olmadık eziyet ve kayıplar önünde sesini çıxartmırdı. Ama Ali Ekber ağanın şehadet sahnesini görünce “Vay, kardeşimin oğlu, ey vay”, diyerek feryat çekiyor. Aşura sahnesi Ali (as) kızı Zeyneb’in eşsiz derdini görür. Resulullah’a (as) beşer içinde en çok benzeyen kardeş yavrusu şehit edildi. Zeyneb (sa) artık tab getirmez ve kendisini Ali Ekber ağanın mübarek vücudunun üstüne atıyor. İmam Hüseyin (as) Hz Zeynebi (se) kaldırır ve xeymelere alır ve çocuklara diyor: “kardeşinizi getirin xeymeye”.

Aşura sahnesinin bir dertli noktası da var. Diyorlar, Eba Ebdillah (e) tüm şehitleri xeymeye kendisi getirirdi. Ama Ebulfezl Abbas ve Ali Ekber ağa şehit olunca bunu yapamadı. Takati olmuyor Beni-Haşim’in parlak Ayı olan Hz Əbülfəzi ve Peygamber-i Ekrem’e (s) en çok benzeyen Ali Ekber ağanı xeymelere getirmeye.

İzzet çağrısı

xeymeler … Aşuranın xeymeleri … xeymeler deyince insanın kalbi kavrulur. Nelerin şahidi olmadı bu xeymeler. Nasıl dertler, nasıl facialar gördü ve ne kahramanlıklar, tolerans ve fedakarlıklar gördü Aşuranın xeymeleri.

Aşuranın ikindi vakti … Eba Əbdillahın (e) son anlarında gözü xeymelerde idi. Aba Əbdillahı (e) halkaya alıp, darbeler indirir nanecib düşman, ümmetin Imamina qenim kesilen düşman. Ve Ehlibeyt’in (as) kanına susamış düşman, xeymeleri yağma etmek herisliyine düşer, sapıklık silsilesini olmadık şərərəfsizliklərlə sürdürmek istiyor. Yaralarından kan aka aka kılıcına dayanarak, bin bir meşakkatle ayağa kalkıyor Hz Hüseyin (as). Yalqızsan Hüseyin (as), gariptir Hüseyin (as), her anlamda meydanda tektir Hüseyin (as). Ayakta durmaya mecali yok yaralı Zehra (sa) yavrusunun. Düşmanı qeyrete sesleyir, savunmasız hanım ve çocukları yağma etmek isteyen şerefsiz nanəcibləri son kez erkek olmaya çağırır Hüseyin (as). “Hür olun, özgür olun. Müslüman değilseniz, en azından hür kişi olun!” diyor düşmanlara İmam Hüseyin (as).

Dünya ne kadar mevcuttur, bu cümleler değerlidir. Her anın, her zamanın cümleleri bu. Düşman olsan da, qeyretin, erkekliğin olsun! Dökme masum bebek kanını, dava etme savunmasız kadın, ihtiyar, çocuklarla! Müslüman olmursan – kendin bilirsin, en azından, insanlığın, merdliyin olsun! – Sesleniyor bugün Gazze’de, Kudüs’te, Şuşa’da, Bağdat’ta. Dünyaya giderir bugün bu çağrı: “Müslüman değilsiniz, mesihi değilsiniz, Yahudi değilsiniz – en azından zərrədək alicənablığınız olsun!”.

Aşura tüm dönemlere, zamanlara yöneli gayret, namus, mertlik çağrısıdır. İnsanı alçalmamağa çağırır Aşura. Izzetli olmaya, onurlu olmaya çağırır insanı Aşura. İşte Aşuranın en büyük sonucu. Her durumda, her durumda, her durumda kimlik ve onuru, izzeti-nefsi korumak! Hiç bir durumda insan imkan vermeli değil bu değerlerin çiğnenmesine. İşte Aşuranı dersleri

Allah’ım, bizi İmam Hüseyin’in (as) yolunu gidenlerden karar ver!

Allah’ım, toplam ümmeti izzeti, maneviyatı, onuru yaşadanlardan karar ver! Amin!

Hacı İlqar İbrahimoğlu

Milli.Az

The post Kerbela’da kabul edilip, tüm zamanlara iletilen izzet estafeti appeared first on Garanti İnternet.

Show more